12 Eylül’ün ve öncesinin ruhlarda yarattığı korku ve dehşete bir örnektir bu. Türkiye'yi alt üst eden terörün ve 12 eylül darbesinin olduğu sene, 1980'de hastahanede laborant olarak çalışan Fahriye Alkan’ın, bir annenin anlattığı gerçek, yaşanmış bir hadiseyi Av. İsmet Özcan’ın kaleminden sizlere aktarıyorum. 12 eylül öncesi sonrası ruhlardaki müthiş şoka çok güzel bir örnek olduğunu düşündüğüm bu ve bunun gibi hadiselerin yaşanmasına fırsat verecek ortamların hiçbir zaman doğmaması dileğimdir. CU
Korkuyu Korkutmak
Korkuyu Korkutmak
Av. İsmet Özcan
Üniversitede öğretim görevlisi olan beyi, Polatlı'da topçu olarak askerdi. Kendisi ise iki yaşını doldurmamış küçük çocuğu ile Ankara’nın kenar semtlerinden birisinde kalıyordu. Anarşinin kol gezdiği kimsenin sokağa çıkamadığı o yıllarda erkenden evindeydi. Akşam oldu. Saatler ilerledi. Günün yorgunluğu da üzerine çöktü, yatmak istedi. Küçük yavrusunu bağrına bastı yattı. Henüz çocuğunu uyutmaya çalışıyordu.
Pencere anormal bir şekilde çalındı "tık tık!".
"Bu saatte kim olabilir, kötü niyetli kimse veya kimseler olmalı." Düşünceler zihninden yıldırım hızıyla geçti.
Ayaklarının ucuna basarak ışığı söndürdü. Şimdi şartları eşitti. Karartısını göremezlerdi. Bütün vücudu korkudan titriyordu. Çocuğunun yanına geldi bağrına bastı sıktı. Kim veya kimler olabilirdi. !
Üniversitede öğretim görevlisi olan beyi, Polatlı'da topçu olarak askerdi. Kendisi ise iki yaşını doldurmamış küçük çocuğu ile Ankara’nın kenar semtlerinden birisinde kalıyordu. Anarşinin kol gezdiği kimsenin sokağa çıkamadığı o yıllarda erkenden evindeydi. Akşam oldu. Saatler ilerledi. Günün yorgunluğu da üzerine çöktü, yatmak istedi. Küçük yavrusunu bağrına bastı yattı. Henüz çocuğunu uyutmaya çalışıyordu.
Pencere anormal bir şekilde çalındı "tık tık!".
"Bu saatte kim olabilir, kötü niyetli kimse veya kimseler olmalı." Düşünceler zihninden yıldırım hızıyla geçti.
Ayaklarının ucuna basarak ışığı söndürdü. Şimdi şartları eşitti. Karartısını göremezlerdi. Bütün vücudu korkudan titriyordu. Çocuğunun yanına geldi bağrına bastı sıktı. Kim veya kimler olabilirdi. !
Öylece uzun uzun saniyeler dakikalar kaldı.
Çaresizlik, korku ve sukût.
-Pencerenin perdesini aralayarak camı açsa "kimsiniz bu saatte ne istiyorsunuz" dese; mahalleli ne derdi? "serserilerle genç kadın pencereden gece konuşuyor"diye dedi kodu yapmazlar mıydı?. Bakalım serserimiydi polis takibinden kaçan anarşistimiydi ..Bu saatte ne istiyordu niçin kapının ziline basmıyor da pencereyi tıklatıyordu?!
Dakikalar dakikaları ve saatler saatler geçti. Korku bütün odanın içine doldu doldu. Gözlerinin içinde kumlar, yüreği yerinden fırlayacak şekilde bekledi korktu. Korktukça hareketsizleşti. Uzun süre sonra pencerenin camına aynı noktadan tekrar vuruldu tık tık. Tekrar korktu. Birden çılgınca "imdat!" diye bağırmak istiyordu ama sesi çıkmıyordu. Bu keşke rüya olsaydı ama rüya değildi.
Tam sakinleşeceği zaman tekrar cam tık tık ediyordu.
Sabah olmaya başladı ezanlar okundu ortalık hafiften aydınlanıyordu..
Kararını verdi. Her kimse pencereyi açacak bütün gücüyle bağıracaktı İnsanlar uyanmaya başlamıştır yardımıma koşarlar diye içinden geçirdi.
Perdeyi yırtarcasına birden çekti. Aaa. O da ne..! Sesin geldiği yerde, pencere demirinin arasına tünemiş, komşuların tavuğu, uyukluyordu.
Tavuk düşeceği zaman kanatlarını oynatıyor ve camdaki o korkunç sesler ondan geliyordu.
Sakinleşmeye çalıştı. Gitti bir bardak su içti “ohh Allahım şükür” dedi.
Kendi kendine hayıflandı. “İlk tıkırtıda aynı hareketi yapmış olsa idim hayatımın en kabuslu gecesi böyle olmayacaktı” diye düşündü. Gülümsedi yavrusunu bağrına tekrar bastı Artık uyuyabilirdi. Hem de rahatça…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder