Mayıs 19, 2008

İngiltere Kraliçesi ve Şu Bizim Koza Han

Bu hafta Türkiye, tarihi günlerini yaşadı. Zira kraliçe Elisabeth 37 yıl sonra Türkiyeye geliyordu. Herkes Elisabeth’in gelişinin zamanlaması konusunda değişik seneryolar üretti. Ilginç raslantılardan bahsedildi. Ben bu ilginç raslantılardan tevafuklardan yada teorilerden bahsetmeyeceğim.


Bugün size Elisabeth’in özellikle ziyaret etmek istedigi ve özel bilgi edindiği, hakkında kitaplar okuduğu[1] bir mekandan, "Koza Han"dan bahsedeceğim.


Kaçımız biliyoruz acaba Koza Han’ı? Ya da kaçımız Koza Han’a gidip açık havada çay içmişizdir? Basın yayın organları Elisabeth’in ziyaret edeceği Koza Han’ın nasıl temizlendiğini gösterdi yapılan “hummalı” çalışmalardan bahsetti ama Koza Han hakkına bilgilendirmedi.


Elisabeth’in Koza Han’ı ziyaret edeceği haberini duyunca “heyt be benim ödev olarak hazırladığım Koza Han” diyerek kendi kendimi önemli hissetme girişimim oldu. Daha sonra Elisabeth’in bilgi edinmek için okuduğu kitapların benim birazcık da olsa zorlamayla hazırladığım ödevle bir ilgisinin olamayacağını akıl ederek haddimi bildim tabi. Ama Elisabeth’in merakını celbeden bu esrarengiz mekan hakkında bilgilenme ve bilgilendirme sorumluluğunun ağırlığını üzerimde hissetim.


Yıllar önce üniversitede öğrenciyken Koza Han benim “Sanat Tarihi” dersinden ödev konumdu. Yard. Doç. Dr. Şevki Duymaz hocam kulakları çınlasın slayt gösterisi hazırlamak için bana ödev konusu olarak koza hanı vermişti. Bursa da oturuyorduk ama babamın, Koza Han’ın bir kaç sokak aşağısında bulunan Cumhuriyet Caddesi’ndeki bürosuna giderken emrivakiyle götürüp verdiği bilgiden başka koza han hakkında bir şey bildiğim söylenemezdi. Kolları sıvadık. Önemli bir iş peşindeydik. Tarihçiydik sonuçta. Yeri gelmişken Öğrencilik yıllarımda bize bu duyguyu yaşamamıza biraz olsun fırsat verdiği için Şevki hocama teşekkür borçlu olduğumu belirtmeliyim. Küçük bir ansiklopedik araştırmanın ardından bilgi kırıntılarına ulaşmıştık. Taslak oluşmuştu kafamızda. Sıra geldi Koza Han’ın fotograflarını çekmeye.


Şimdi diyorsunuz ki "al bi 5 yada 10 mega piksellik bir makina çek tak tak, düzenle power pointte, sun hocaya.." Nerde efendim ozamanlar digital fotograf makineleri. Her nekadar sadece 10 yıl öncesinden bahsediyorsam da teknolojinin çılgınlar gibi koşturduğunu unutmamanız gerektiğini hatırlatmalıyım. Ayrıca o zamanlar fotograf çekmek yaygın bir şey degildi gibi geliyor bana. Dolayısıyla edindiğimiz bir fotograf makinasıyla şakır şukur fotoğraf çekmek biraz “medeni cesaret” isteyen bir şeydi. En azından o zamanlar bana öyle geliyordu.


Neyse utana sıkıla çekmiştim fotografları. Ve onları fotografçıya verip slayt olarak bastırdık. Bugün nerdedir onlar bilmiyorum. Tarihi eser oldu artık onlar.


Bursa'da Koza Han ıı. Beyazid’in İstanbul’daki eserlerine bir vakıf olarak inşa edilmiştir. Yapım tarihi 1491 olan Koza Han’ın mimarı, Abdül ula bin Pulat Şah’tır. Ulu Cami ile Orhan Cami arasında bulunmaktadır. Evliya Çelebi’nin 1640 yılında burayı ziyaret ettiği ve eserlerinde Acem hanı olarak zikrettiği hanın, bu han olduğu sanılmaktadır. Eski eserlede Koza Han’ın ismi “Yeni Koza Han, Beylik Hân-ı Cedîd-i Âmire, Hân-ı Cedid-i Evvel, Sîmkeş, Sırmakeş Beylik Kervansaray” [2]olarak geçmektedir.


Koza Hanın, ticaret için dünyanın dört bir tarafından gelen ticaret erbabının alış veriş yaptığı bir yerdi. Azerbeycandan ve İran’dan tüccarlar gelirdi. Bu nedenle gelen misafirlere konakalayacak dinlenecek ve atlarını dinlendircek mekana da sahipti. 95 odaya sahip dikdörtgen bir avludan oluşan han iki katlıdır.[3]


Hanın tam ortasında estetiği bozmayan ve göze de çok hoş gözüken küçük bir mescid vardır. Bu mescide merdivenle çıkılır. Alt katında şadırvanı vardır. in altında bir şadırvan vardır. Atları bağlamak için hanın doğu tarafında ahırların bulunduğu bir bölüm daha vardır. Eskiden dünyanın değişik yerlerinde gelen tüccarların istirahat ettikleri odalar bugün artık mağaza olarak kullanılmaktadır. Mescid hâlâ faal bir haldedir. Şadırvanda sular yine eskisi gibi akmaktadır. Avluda yükselen ağacın gölgesi kuş sesleri ve yüzünüze tatlı tatlı vuran güneş ışıltıları.. Işte bu avluda çay ve simidin tadı bir başka olur. Çay ve simit.


Görüldüğü gibi Koza Han’ın en büyük özelliklerinden birisi isminden de anlaşıldığı gibi İpekdir. Bursa denildiği zaman akla ilk gelen şeylerden birisi ipekçiliktir zaten. Hatta Bursa da bir semtin adıdır İpekçilik. Malumunuz ipek, ipek böceğinin kozasından yapılır. Işte Koza Han’da ipek böceği kozalarının satışı yapılmaktaydı. Eğer bugün Bursa bir tekstil merkezi olarak biliniyorsa şüphesiz ki bunda kozalardan üretilen ipek kumaşların etkisi büyüktür.[4] Bursada ki ipek böcekçiliğinin tarihini de bir sonraki yazıya bırakılım..

Can UĞUR
Editör


[1] http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=689633

[2] Semavi Eyice; “Koza Hanı” İA, C. 26, TDVY, Ank. 2002, s. 231

[3] Semavi Eyice; agm, s. 232

[4] http://www.kozahan.org/

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Yüce(!) Kraliçe'nin Türkiye ziyareti tam bir fiyasko olmuştur. Son yıllardaki en büyük rezalettir. Bu konu ile ilgili kendi blogumda yazdığım Kraliçe'nin ziyareti ve sömürgeci İngilizler başlıklı yazıma mutlaka göz atmanızı rica ediyorum.