Mayıs 18, 2008

Kraliçe Elizabeth'in Türkiye Seyahatinin Düşündürdükleri

Bu yazı 18 Mayıs 2008'de Zaman Gazetesi'nde yayınlanmıştır

Doç. Dr. Bülent ÖZDEMİR
Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyesi


Geçtiğimiz hafta İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in 37 yıl sonra Türkiye'yi ikinci defa ziyareti gündemi fazlasıyla meşgul etti. İletişim çağında olmamız, ziyareti bütün detaylarıyla gözlerimizin önüne serdi.
Televizyonlardan ve gazetelerden yapılan yayınlar sayesinde sadece Kraliçe'nin ülkemizdeki faaliyetlerini takip etmedik, aynı zamanda köklü İngiliz kraliyet gelenekleriyle ilgili de bilgi sahibi olma fırsatı bulduk. İngilizlerin gelenekleri noktasındaki muhafazakarlıkları bilinen bir gerçek. İngiltere'de doktora yaptığım yıllarda Buckingham Sarayı'nda yapılan bir töreni izleme fırsatı bulmuştum. Siyah ve oldukça büyük kürk kalpaklar ve kırmızı üniformaları içinde Kraliyet Muhafızları'nın gösterileri, II. Abdülhamid'in emriyle Karakeçili Yörüklerinden oluşturulan ve tamamı beyaz atlardan müteşekkil Ertuğrul Muhafız Alayı'nı düşünmeme neden olmuştu.
 
Kraliçe Elizabeth'in Türkiye'ye yaptığı ziyaret ve çantasının hangi elinde olduğunun ne anlama geldiğine kadar detaylandırılan haberler yine bana bundan tam 141 yıl önce Sultan Abdülaziz'in 46 gün süren Avrupa seyahatini hatırlattı. Bu seyahat, bir Osmanlı padişahının yabancı bir ülkeye yaptığı ilk ziyaret olmasının yanı sıra 1950 yılına kadar da ne bir başka Osmanlı padişahı ne de Türkiye Cumhuriyeti devlet başkanı yabancı bir devleti ziyaret etmiştir.
 
Sultan Abdülaziz, 1867 yılında Fransa İmparatoru III. Napolyon ve İngiltere Kraliçesi Victoria'nın davetleri üzerine Fransa'da açılacak olan uluslararası bir fuara katılmayı vesile ederek Avrupa seyahatine çıkmıştır. Bazı devlet adamları ve şehzadelerden oluşan maiyeti ile birlikte İstanbul'dan ayrılan Abdülaziz'in rotası Fransa'nın Toulon şehriydi. Sultaniye yatıyla seyahat eden Sultan'a birkaç Osmanlı zırhlısı refakat ediyordu. Kortejin Fransa'ya kadar olan yolculuğunda Fransa'nın Akdeniz filosu ve İtalyan donanması da eskortluk yaptı. Lyon şehrine kadar trenle seyahat eden Abdülaziz, Lyon garında III. Napolyon tarafından karşılandı. Yol boyunca ve Paris'te halk tarafından büyük sevgi gösterileri ile karşılanan Sultan'a, bugün Fransa cumhurbaşkanlarının ikametgahı olan Elysee Sarayı tahsis edildi.

Paris'te toplanan kalabalık yaklaşık 500.000 kişiydi ve 1855'te Kraliçe Victoria'nın Paris'i ziyaretinden sonra görülen en büyük kalabalıktı. Daha önce Paris'e gelen Rus Çarı ve Prusya Kralı'na halk tarafından bu şekilde ilgi gösterilmemişti. Sultan, Paris'te bulunduğu süre içinde o sırada orada bulunan Rus Çarı II. Alexander ile de görüştü. Fransa İmparatoru III. Napolyon tarafından kendisine Fransa'nın en büyük nişanı olarak bilinen Legion d'Honneur takıldı. Paris'te on gün kalan Sultan, İngiliz donanmasının refakatinde Manş Denizi'ni geçerek İngiltere'nin Dover limanında karaya çıktı ve burada Galler Prensi VII. Edward tarafından karşılandı. Londra'ya kadar halkın sevgi gösterileri arasında geldi ve ikametgahına şimdi kraliyet ailesinin kullandığı Buckingham Sarayı tahsis edildi. O sırada 48 yaşında olan ve 30 yıldır İngiltere tahtında oturan Kraliçe Victoria ile görüştü. Kraliçe, ikametgahı olarak Windsor Sarayı'nı kullanmaktaydı. On bir gün kaldığı İngiltere'de balolar, sergiler, resmi davetler, tiyatrolar gibi pek çok etkinliğe katıldı. Denizciliğe ve gemilere olan merakı bilinen Sultan, Portsmouth tersanesini ziyaret etti ve İngiliz donanmasının tatbikatını izledi. Bu tatbikat, o zamana kadar İngiltere'de yapılan en büyük gösteriydi.
Abdülaziz daha sonra İngiltere'den ayrılarak Belçika'ya geçmiş ve Brüksel'de çok kısa bir süre Belçika Kralı II. Leopold ile görüştükten sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na doğru yoluna devam etmiştir. Sultan Abdülaziz, Paris'teyken Prusya'nın Paris büyükelçisi tarafından Kral adına Berlin'e davet edilmiş ancak bu davet nazikçe kabul edilmemişti. Fransa, İngiltere, Rusya ve Avusturya-Macaristan hükümdarlarıyla görüşen Abdülaziz'in o sırada Alman siyasal birliğini kurmak için uğraşan Prusya Kralı ile görüşmemesini önemli bir prestij kaybı olarak gören Prens von Bismarck, bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Sonuçta Prusya Kralı Wilhelm ve Kraliçe, Berlin'den hareket ederek 460 km'lik yolu kat edip Padişah'ın geçeceği güzergah üzerinde olan Koblenz şehrine geldiler. Prusya Kralı, burada Sultan Abdülaziz'e ordusunu teftiş ettirdi ve birlikte Prusya ordusunun tatbikatını izlediler. Sultan da Prusya Kralı'na Nişan-ı Osmanî madalyası ve mücevherler hediye etti. Prusya'nın en büyük madalyası olan Black Eagle (Kara Kartal) burada Sultan Abdülaziz'e takdim edildi.
28 Temmuz'da Viyana'ya ulaşan Abdülaziz, garda Avusturya İmparatoru Franz Joseph tarafından karşılandı. İmparator, mareşal üniforması giyiyordu ve Nişan-ı Osmanî madalyası takmıştı. Bando Osmanlı marşları çalıyor ve gar alkışlarla çınlıyordu. Abdülaziz, Schönbrunn Sarayı'nda daha önce Napolyon Bonapart'ın kaldığı dairede konuk edildi. Üç gün kadar Viyana'da kaldıktan sonra yatla Tuna Nehri üzerinden Budapeşte'ye geldi. Gerek Viyana'da gerekse Budapeşte'de halkın meraklı bakışları ve sevgi gösterileri ile karşılandı.

Bu seyahat sırasında 19. yüzyılda Avrupa'nın "hasta adam"ı olarak nitelendirilen Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki prestiji ve güçler dengesindeki rolü ortaya çıkmıştı. Ziyaretler sırasında İngiltere ile Fransa arasında Abdülaziz'i etkilemeye yönelik bir rekabetin olduğu çok açıktı. İngilizler Paris'in güzelliğine karşı ne kadar kuvvetli bir donanmaya ve zengin bir ekonomiye sahip olduklarını göstermeye çalışmışlardı. Sultan Abdülaziz, büyük bir devletin ve kahraman bir halkın padişahı olarak layıkı veçhile ağırlanmış ve onurlandırılmıştı.

Hiç yorum yok: