Beş katlı evimizin hemen yan tarafında bulunan mahalle bakkalımız Ramazan Amca, paranın üstünü verirken, gözü arka tarafta duran televizyondaki haberlere takıldı. “Ne olacak bu ülkenin hali yahu ortalık karıştı” dedi endişeli bir ses tonuyla. “Herkeste bir korkudur gidiyor. Bakalım Allah sonumuzu hayır etsin”
Bundan yaklaşık bir hafta önce 1 Eylül sabahı, Merinos mevkiinde, yolun polisler tarafından kapatıldığını gördük. Tabi bir anlam veremedik. İn cin top oynuyordu. Biz de Altıparmak yolunu kullanarak Heykel'e çıktık. Yorgun ve uykusuz bir gece geçirmiş olmanın verdiği dalgınlıkla henüz ne olup bittiğini anlayamamıştık. Neden sonra radyo televizyon ve gazetelerde bir bombanın patladığı ve taşıyan kişinin can verdiği yayınlanıyordu. Canlı bomba ihtimali üzerinde duruluyordu. Daha sonra mevtânın canlı bomba olmadığını, sadece metroya bomba koymak için ilerlerken, yanlışlıkla elinde patlamış olabileceğini tespit etmişler. Üzücü ve ürkütücü bir tablo tabi.
Mahalle bakkallarını bilirsiniz. Onlardan sorulur her şey. Ne olup ne bitmiş, kim ölmüş kim kalmış, hangi eve hırsız girmiş, polisler niye gelmiş, uzun lafın kısası mahallenin muhtarı ve haber ajansı gibidirler onlar. Evimin sokağa bakan penceresinin önünde dağınık haldeki masamın üzerinde ki laptopta her zaman ki yoğunlukla yazı kaleme alırken, pencereleri titreten derinden bir gürültü koptu. Öyle kulakları sağır edercesine bir gürültü değildi bu. Çok uzaklarda bomba patlar da sarsılırız ya hani, aynen onun gibi. Hoş, gerçi bomba patlamasına ve gürültüsüne hiç şahit olmadım. Bu sarsıcı gürültüyü de bombaya yormam bilinç altında oluşan terörden kaynaklanıyordur belki. Bir şeyler olmuştu ama ne olduğunu bilmiyordum. Bakınız gerek annemden gerekse “fısıltı gazetesiyle” yayılan haberlerden neler duydum size aktarayım.
“Temenyeri’nde bomba patlamış”
“Maksem’de bomba patlamış”
“hemen şu üst sokakta bomba patlamış”.
Nedir bu Allah aşkına! Ne bombası? Bomba falan yok! O esas içinizdeki bomba. Gazeteden ertesi gün öğreniyoruz. Sesin kaynağı, muhtemelen, Jetlerden birinin hava boşluğuna girmesinden kaynaklanmış. Ama fısıltı gazetesi en etkili gazete derler ya Aynen öyle. Yayılmış bir kere. Toparlamak zor.
Akşam, annem babam ve müzmin bekar olarak ben, yemek yerken kapı çaldı. Kim olabilirdi ki?. Babam anneme baktı. Ve annem “ha evet bizim arkadaş gelecekti. Beyi göndermemiş gündüz. Niye? Çünkü bombalar patlıyormuş o nedenle tehlikeli olabilirmiş.
İş bitmiştir. İnsanların içine korku salınmıştır. Kınalarınız benden olsun.
Terör amacına ulaşmıştır yada ulaşma yolundadır. Neydi terör? Latince’de “ terror” daha sonra Fransızca’da “terreur” ve İngilizce’de "terror" olarak geçen bu kelime Merriam-Webster sözlüğünde “a state of intense fear” ve “to frighten” yani korku hali ve korkutmak anlamına gelmektedir. Ne dersiniz bu anlama uymuyor mu şu yaşadıklarımız?.
Son günlerde Türkiye çok gergin günler geçirmekte. Provokatörler cirit atıyor. Bu fotoğrafı iyi görmek iyi analiz etmek gerekir. Tahriklere kapılmamak gerekir. Sağduyu gerekir. 6-7 Eylül olaylarının yıldönümünde AB müzakerelerine az bir zaman kala, ekonomik göstergelerin hiç olmadığı kadar iyi olduğu bir zamanda, bence girişilen provokatif gösterilere, davranışlara olgun bir tavırla, sağduyuyla karşı koymalıyız.
Mahalle bakkallarını bilirsiniz. Onlardan sorulur her şey. Ne olup ne bitmiş, kim ölmüş kim kalmış, hangi eve hırsız girmiş, polisler niye gelmiş, uzun lafın kısası mahallenin muhtarı ve haber ajansı gibidirler onlar. Evimin sokağa bakan penceresinin önünde dağınık haldeki masamın üzerinde ki laptopta her zaman ki yoğunlukla yazı kaleme alırken, pencereleri titreten derinden bir gürültü koptu. Öyle kulakları sağır edercesine bir gürültü değildi bu. Çok uzaklarda bomba patlar da sarsılırız ya hani, aynen onun gibi. Hoş, gerçi bomba patlamasına ve gürültüsüne hiç şahit olmadım. Bu sarsıcı gürültüyü de bombaya yormam bilinç altında oluşan terörden kaynaklanıyordur belki. Bir şeyler olmuştu ama ne olduğunu bilmiyordum. Bakınız gerek annemden gerekse “fısıltı gazetesiyle” yayılan haberlerden neler duydum size aktarayım.
“Temenyeri’nde bomba patlamış”
“Maksem’de bomba patlamış”
“hemen şu üst sokakta bomba patlamış”.
Nedir bu Allah aşkına! Ne bombası? Bomba falan yok! O esas içinizdeki bomba. Gazeteden ertesi gün öğreniyoruz. Sesin kaynağı, muhtemelen, Jetlerden birinin hava boşluğuna girmesinden kaynaklanmış. Ama fısıltı gazetesi en etkili gazete derler ya Aynen öyle. Yayılmış bir kere. Toparlamak zor.
Akşam, annem babam ve müzmin bekar olarak ben, yemek yerken kapı çaldı. Kim olabilirdi ki?. Babam anneme baktı. Ve annem “ha evet bizim arkadaş gelecekti. Beyi göndermemiş gündüz. Niye? Çünkü bombalar patlıyormuş o nedenle tehlikeli olabilirmiş.
İş bitmiştir. İnsanların içine korku salınmıştır. Kınalarınız benden olsun.
Terör amacına ulaşmıştır yada ulaşma yolundadır. Neydi terör? Latince’de “ terror” daha sonra Fransızca’da “terreur” ve İngilizce’de "terror" olarak geçen bu kelime Merriam-Webster sözlüğünde “a state of intense fear” ve “to frighten” yani korku hali ve korkutmak anlamına gelmektedir. Ne dersiniz bu anlama uymuyor mu şu yaşadıklarımız?.
Son günlerde Türkiye çok gergin günler geçirmekte. Provokatörler cirit atıyor. Bu fotoğrafı iyi görmek iyi analiz etmek gerekir. Tahriklere kapılmamak gerekir. Sağduyu gerekir. 6-7 Eylül olaylarının yıldönümünde AB müzakerelerine az bir zaman kala, ekonomik göstergelerin hiç olmadığı kadar iyi olduğu bir zamanda, bence girişilen provokatif gösterilere, davranışlara olgun bir tavırla, sağduyuyla karşı koymalıyız.
Terörün amacına ulaşmadığını ve asla ulaşmayacağını gösterelim hep birlikte.
1 yorum:
hay ağzınıza yada klavyenize saglık ugur bey..ne hoş dillendirmişsiniz fısıltıları..laf aramızda bende fısıltıları gerçek sananlardanım sık sık..sayenizde gerçekleri de fısıltı sanmaya başlamayalım:) başarılar
Yorum Gönder