Salı akşamı Asude filmin organize ettiği, Bursa’da, Kimlik Cafe’deki kokteylde, Yücel Çakmaklı’yı görme fırsatı buldum. Uzun yıllar neredeyse 10 yıla varan ayrılığın ardından beyaz perdeye dönüş hazırlıkları yapıyordu. Hem de yepyeni bir projeyle. Eğitimci yazar Halit Ertuğrul'un “best seller” olan “Kendini Arayan Adam” kitabı Asude film yapımcılığıyla beyaz perdeye aktarılıyor.
Yücel Çakmaklı'yı sinemaseverler iyi bilirler. 1980lerin en pahalı yapımlaırndan birisi olan ve ses getiren, Osmanlı Devletinin kuruluşunun anlatıldığı "Kuruluş" dizisinin de yönetmeniydi o. bunun yanında Bir Adam Yaratmak, IV. Murat, Küçük Ağa, Minyeli Abdullah, Sahibini Arayan Madalya, Mümin ve Kâfir ünlü yönetmenin başyapıtlarındandır. Tarihçi Talha Uğurluel "Kuruluş" dizisini değerlendirdiği bir yazısında Çakmaklı hakkında şunlaır söylüyor.
Bu ülkenin insanlarını yakından tanıyan ve birçok
prodüksiyondaki gayretleri ile de bunu açıkça ortaya koymasını bilmiş bir
kişidir... Birçok yapım ile sadece film çekmeyen, aynı zamanda izleyiciyi de
senaryonun içine taşıyan yönetmendir
Ben henüz lisedeyken Minyeli Abdullah filminin seyir rekorları kırdığına şahit olmuştuk. Hatırlayın o dönemi. Yerli filimlerin sinemada rağbet görmediği dönemlerdi. Sinema nerdeyse bitmişti Türkiye’de. fakat Minyeli Abdullah filminin gösterime girmesiyle birlikte herşey değişi verdi sanki. Insanların sinemaya bakışı değişti. Mazbut aileler eskiden “sinema mı? hadi ordan” derken Minyeli Abdullah’la birlikte “evet aslında sinemayı severim” demeye başladılar. Kısacası Yücel Çakmaklı, Minyeli Abdullah'la bir çığır açmıştı tüm Türkiyede. Kendi ifadesiyle salonlar yenilenmiş yeni yeni cihazlar alınmıştı.
Minyeli Abdullah, güzel bir çalışmaydı. Fakat bu sefer başrollerde Berhan Şimşek yok. Reha Yeprem, Semih Sergen gibi isimler var.
Sol, sinemayı hakikaten çok etkili bir biçimde kullandı. kaliteli, düşün açısından seviyeli yapıtlar ortaya koydular. öyleki kimi zaman bunu bir propaganda aracı olarak kullandılar. Lenin'in dediği gibi en etkili propaganda aracı sinamaydı. Lenin, bunu fevkalade birşekilde, kominizmi yaymak için kullanmıştı. Tıpkı Hollywood patentli sinemaların, Amerikan kültürünü yaydığı gibi. Sağ cenahta da bu şekildeki hareketlilik sinema için bir kazanç olmaktadır bana göre.
Yücel Çakmaklı, Radikal'den Olkan Özyurt, Zaman'dan Elif Tunca ve "Tarihcigozuyle.com" internet sitesinden Can Uğur'a kokteyl sırasında açıklamalarda bulundu. Çakmalı Türk sinemasının belli bir seviyeye geldiğini büyüdüğünü ve bundan sonra kendi ayakları üzerinde gidebileceğini söyledi. 2 ay gibi bir zamanda bitirilecek çekimlerin büyük bir bölümü Bursa’da gerçekleştirilecek. bir kısmı da Isparta'da. Buarada kısaca kitabın konusu. Sosyalizme adanmış bir hayat, bir otobüs yolculuğu ve başlayan değişim.
Semih Sergen "Bir Bodrum alır mısınız, Kuşadası’na ne dersiniz?" şiirini okudu ki hakikaten ustanın kendi sesiyle bir harikaydı.
Yücel Çakmaklı: Sigara içiyor.. keşke içmese..Mütevazi bir insan.
Reha Yeprem: bildiğimiz manken fikriyatından uzak biri. Boş bir insan değil. sunuculuğu oyunculuğu kısacası "sanatçı" sıfatını hakediyor. Fikirleri var. Işini iyi yapıyor.
Türk sinaması için çok güzel bir gelişme. Umarım daha farklı sesler de çıkmaya başlar ve bu çok seslilik beraberinde başarılı yapıtların ortaya çıkmasına neden olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder