Ekim 20, 2005

“HOŞ/ÇA KAL”

Böylesine anlamlı bir sayfaya merhaba der demez ardından hemen “hoşçakal” demek biraz garip görünebilir. Fakat her başlangıç içerisinde bir sonu, bitişi de barındırdığından bu ayrılık sözcüğünün kullanıldığı zaman diliminin de çok önemi bulunmuyor. Önemli olan kullanılan sözcüğün anlamına dair endişeler taşımak galiba. Dilde pelesenk haline gelmiş olan bu sözcüğü günde kim bilir kaç defa savuruveriyoruz dudaklarımızdan. İçi boşaltılmış sözcüklerle örgülediğimiz hayatımız, ne kadar sahici kılıyor bizleri bilemiyorum ama her dem biraz daha “kıtsch”leşmekten kurtulamadığımız çok belli. “Hoş/ça” “olma” ve “kalma” haline biraz daha yakınlaşmak istedik hepsi o.
Can Uğur’a ve sevgili ‘tarihcigozuyle’ takipçilerine…Dr. İbrahim Tüzer

“HOŞ/ÇA KAL
Dr. İbrahim TÜZER
Kırıkkale Üniversitesi
Bir ayrılık, bir veda sözcüğü gibi geliyor ilk başta “hoşça kal.” Fakat bu ayrılışta, diğer ayrılmalardan farklı olan bir durum var gibi. Ayrılmak/kopmak istememek fakat mecbur olunduğundan dolayı bu ayrılışı yaşamak.. Bu mecbur olana katlanılırken de geride kalan için endişe duymak ve onun “hoş” bir keyfiyet içerisinde kalmasını dilemek. “Hoş/ça”, “Kalmak” ve “Olmak”. Bu üç durum biraz birbirinden farlı gibi görünüyor. “Hoşça bir hal içerisinde ‘olma’” insanın kendisi için daha mümkün olan bir durum gibi. En nihayetinde insan, kendi hayatıyla ilgili yapıp etmelerinde diğer insanların hayatlarından çok daha serbest bir alanda hareket etme imkânını elinde bulunduruyor. Bu imkanla insan, hayatı algılama alanından yaşama alanına geçiyor ve başka hiçbir canlıya verilmemiş olan bir durumu; “insan olma/insanî öz”ü gerçekleştirme fırsatını elde etmiş oluyor.

İşte bu “insanî öz”, “hoş/ça olma” durumuyla çok yakından ilintili gibi geliyor bana. “Hoş/ça olma” diğer bir ifadeyle “kendini iyi hissetme” hali de insanın “varlık sebebi”ni kavrayışıyla çok yakından alakalı. Hayatı farkındalık sürecinde yaşayarak, gelip geçici olanın peşi sıra gitmeyen kişi ontolojik güvenliğini de elde etmiş oluyor. Bu anlamda “hoş/ça bir hal” içerisinde olan kişi, hayatı otantik bir tarzda yaşayarak mutlak emniyet alanlarına yöneliyor ve karanlıkta kalmış yanlarını aydınlatma imkânını elde ediyor. Diğer taraftan, varlık sebebini umursamayarak gelip geçici olan “şey”lerin peşi sıra koşan ve hayatı “otantik olmama” sınırında yaşayanlar, maddî kazanımları hat safhada olsa bile “hoş/ça olma” durumundan çok uzaklarda olabiliyorlar. Hayatın sıradanlığından koparak kendindeki “ötekini” özümseyen insan, içe doğru genişlediğinden hiçbir zaman aynı kalamıyor ve sürekli “yolculuk” haliyle değişimi yaşıyor. Bu değişimle beraber insan, ne olduğunu ve sınırlarını keşfediyor.

Hakiki anlamda “aydınlanma” da diyebileceğimiz bu durumda insan, eşya ve hadiseleri farklı bir pencereden değerlendirmeye başlıyor. Ne bileyim belki “su içtiği tas ona gülümsüyor”, eşyanın arkasındaki hakikat sezilebiliyor. Çok sınırlı olduğunu “anladığı” mevcudiyeti ve yapıp etmeleriyle belki, “sınırsız olan güç”ten gelecek esintilere gözünü dikiyor. Böylelikle her “an”da nasıl yeniden doğulacağını, geçmişte yaşanılanlardan kederlenmeyip, henüz gerçekleşmemiş olanlardan dolayı da endişelenmeyerek tam bir “hoş/ça olma” halini yaşıyor.

İşte belki bu düşüncelerle, sevdiklerimizden ayrılırken, kendimizin “hoş/ça olma”sı gibi, onların da “hoş/ça kalma”larını diliyoruz. Ama burada farkına varılması gereken bir nokta daha var gibi. Bizler sadece onların “hoş/ça kal”malarını dileyebiliyoruz. Onların “hoş/ça ol”maları için yapabileceğimiz çok bir şey yok. Nitekim biz, sevdiklerimiz için maddî imkânlarımızı ne kadar seferber edersek edelim eğer onlar, yukarıda ifadeye çalışıldığı biçimiyle, “kendi”leriyle “hoş/ça” olamıyorlarsa elden bir şey gelmiyor. Bizlerin bu noktada yapacağı maddî katkılar onların hep mutlak güvenlik alanlarındaki duvarlara çarpıp geri dönecek, sevdiklerimiz bu maddî olanlar yitip gittikten sonra yine, “hoş/ça kal”amayacaklar ve ontolojik zedelenmişlik içerisinde “yaşayıp gidecekler”dir. Belki bizler de onlardan ayrılmak/kopmak zorunda kalarak, onları “tek başlarına” bıraktığımız zamanlarda yapılabilecek en güzel şeyi yapıyor ve onlar için iyi dilekte bulunuyoruz.

“Hoş/ça kal”ın sevgili dostlar…

1 yorum:

Adsız dedi ki...

negüzel yazmışsınız.ne hoşca olmuş bu hoşcakal yazısı.